Ana içeriğe atla

PLEVNE SAVAŞI

              PLEVNE SAVAŞI 
                                                                      

Plevne Savaşından Önceki Önemli Olaylar

1871 senesiydi. Osmanlı İmparatorluğu'nun başında devrin en güçlü padişahlarından Sultan Abdulaziz bulunuyordu. Bu dönemde Osmanlı ordusu dünyanın en büyük ikinci ordusu kabul ediliyordu. Sultan Abdülaziz Rusya'ya ilanı harp hazırlığında olduğundan askeri anlamda büyük yatırımlar yapıyor ve dünya silah sanayisini yakın bir şekilde takip ediyordu. O sene İngiltere'de Martini Henry adında bir tüfek üretilmişti. O dönem dünyadaki tüfeklerin atış menzili 200 metreydi. Martini Henry tüfeğinin atış menzili ise 500 metreye kadar çıkıyordu. Sultan Abdülaziz bu durumu yakın bir şekilde takip ettiği için bu tüfekleri işe yarayacağını düşünmüştü. yardım kampanyasıyla İngiltere'ye hazineden tek kuruş ödemeksizin bu Martini Henry tüfeklerinden saraya bin adet getirtti. Bu bin tüfeği tophaneye vererek bu tüfeklerin aynısından üretilmesini emretti. Ve böylede olmuştu. Martini Henry tüfekleri tophanede sıfırdan üretilip Osmanlı askerlerine dağıtılmıştı. Bu tüfeğe Türkçede Aynalı Martin denilmişti. Osmanlı ordusu hazırdı. Rusya'nın Osmanlı ordusu karşısında hiç bir şansı yoktu. Ancak içerideki hainler bu duruma asla müsaade etmeyeceklerdi. Mithat Paşa adı verilen ve Bulgar yanlısı olduğu iddia edilen hain bir paşa tarafından 30 Mayıs 1876 tarihinde Sultan Abdülaziz'e hain bir darbe yapıldı. Ve Sultan Abdülaziz hainler tarafından tahttan indirildi. Daha sonra bilekleri kesilerek şehit edildi ve intihar süsü verildi. Bu Osmanlı için büyük bir kırılma noktasıydı. Şehzade Abdülhamid, amcası Abdülaziz'e yapılan bu hainliği görmüştü. Ancak ipler Mithat Paşa ve darbecilerin elinde olduğu için onların suyuna gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Mithat Paşa ve avanesi Osmanlı rejimini cumhuriyete çevirmek istiyordu. Bunun için anlaşabilecekleri bir şehzadeyi tahta geçirmeyi istiyorlardı. Bu kişi Şehzade II. Abdülhamid olacaktı. 

                                                                                                                                        

   
Savaşın Başlaması

İhtilal yapan ordular harp yapamazlar, iş disiplini bozulur ihtilale katılan bir yüzbaşı ihtilale katılmayan bir generalin önünde yürür. Ordudaki cumhuriyetçi askerler ile padişah taraftarı askerlerin birbiriyle rekabeti Sultan Abdulaziz'in dünyanın en büyük gücü haline getirdiği Osmanlı ordusunu git gide zayıflatmaktaydı. Osmanlı-Rus harbi kapıdaydı. Sultan Abdülhamid tahta henüz yeni oturmuştu. Mithat Paşa ve avanesi Rus harbini başlatmak istiyordu. Cevdet paşa tezakirinde harbin patlamasını şöyle izah etmektedir. Rusya İmparatoru muhabere kapısının açılmasını istemezdi Mithat Paşa onu ilanı harbe mecbur etti İslam ahalisinin efkarını heyecana getirip cengi hırslandıran odur. Sanki  tüfeğini o doldurdu, damat Mahmut Paşa üst tetiğe çıkardı, Redif Paşa ateş etti. Bu üç kişi devletin başını bu felakete uğrattı. Abdulhamid Avrupa devletlerine barış tavasutu için telgraflar çekilmesini istedi. Kendisi asla savaşa taraftar bulunmuyordu. Ancak tüm çabalara rağmen harbin başlamasını önleyemedi. Ruslar 24 Nisanda Osmanlı'ya harp ilan ettiklerini bildirdiler. 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi başladığı sırada Rus ordusunun 546 bin askeri vardı Ruslar seferberliklerini süratle tamamladılar. Ordularının büyük bir bölümünü balkanlara sürerken diğer bir bölümünü de Anadolu'nun kuzeydoğusuna sürdüler Abdulaziz döneminde çok iyi teçhizatlanan Osmanlı ordusunun top, tüfek, mermi, tabanca gibi mühimmatı yeter sayıdaydı. Osmanlı ordusunun 300 bini balkanlarda 100 bini Anadolu'da olmakla birlikte toplamda 400 binden fazla neferi mevcuttu. Karadeniz de ise donanma üstünlüğü Osmanlı'nın elindeydi. Bu sayede denizden gelebilecek saldırılara hazırdı. Rusya'nın harp amaçlarına gelince balkanlarda Slavlar'la meskun eyaletleri Osmanlı hakimiyetinden çıkarmak ve onlar üzerinden kuracağı nüfuz ile İstanbul ve boğazlara yaklaşmaktı. Diğer taraftan da Anadolu'nun kuzeydoğusunda  Batum limanını, Kars, Ardahan, ve Erzurum'u ele geçirmek suretiyle bir taraftan da Karadeniz'de kuvvetlenmek diğer taraftan da İskenderun yönüne bir yayılma imkanı sağlamaktı. bu büyük planın gerçekleşmesi için Rusya bir saldırma harbi yapmak zorundaydı. Böyle bir harpte ise balkan Slav'larını kendisine yardımda bulunacaklarına ihtimal veriyordu. Nitekim öyle de olacaktı. Osmanlı'nın savaş planı savunma üzerine kuruluydu. Bu plana göre iki tane savunma hattı kurulacaktı. Birinci hat tuna nehriydi. Bu hattın gerisinde ikinci savunma hattı  balkanlar olarak kabul edildi. Rus'ların savaş planı ise bir Rus kolordusu Tuna'yı aşarak Dobriçe girecek ve bu yönden Türk kuvvetlerinin Tuna'nın doğu kısmında Rus ulaşım yollarını tehdit etmesini engelleyecekti. Bu esnada Rus ordusunun geri kalanı Rusçuk ve Niğbolu arasından Tuna'yı geçip Edirne yönünde yürüyecekler ve bu suretle Türk kuvvetlerini ikiye ayırmış olacaktı. Bu planın gerçekleşmesi için Osmanlı hakimiyetinde bulunan Romanya'dan geçiş izni alması gerekiyordu. 16 Nisan 1877 de Rusya ile Romanya arasında yapılan bir anlaşma ile geçiş izni alındı. Ve Osmanlı devletine karşı harp ilan etmesi temin edilmişti. Ruslar 24 Nisanda harpa başladılar bir Rus birliği Tuna'yı geçerek Maçin'i aldı. Dobriçe'nin güneyine doğru ilerledi. 27 Haziranda başka bir Rus birliği Tuna'yı geçerek Rusçuk ve Niğbolu arasında Osmanlı topraklarına çıktı. Ziştoy'dan bu çıkışı önlemek için gelen tüm kuvvetin müdahalesi etkisiz kaldı. 30 Haziranda general Gurko Tırnova üzerine yürüdü. amacı Balkan geçitlerini sonra Bulgaristan'ı ele geçirmekti. Bulgarları ihtilale teşvik etmek bu suretle Edirne-Sofya demir yollarına varıp Osmanlı'nın ulaşım yollarını kesmekti. Gurko, 1 Temmuzda Tırnova'yı ele geçirdi ardından 19 Temmuzda Şıpka Geçiti'ni ele geçirdi. Rus ordusu bu surette planın birinci kısmını tamamlamış oldu. Bulgaristan da Türklere karşı daha önce görülmemiş bir katliam başladı. Köyler ve kasabalar yakıldı. Türklerden elde edilen ganimetler orduya dağıtıldı. Bulgar halkıda Ruslara katılarak Türklere ait komşu köy ve kasabaları işgal ettiler. Zağra dolaylarına kadar olan bölgeyi kan ve ateş içinde bıraktılar. bu sırada Niğbolu da kuşatılmıştı. Kahramanca bir savunmadan sonra Niğbolu Kalesi Rusların eline geçti. 7 bin esir, 113 top, 10 bin tüfekte Rusların eline geçti Rusların büyük başarıları İstanbul'da büyük endişe uyandırdı. Padişah ve bakanlar ayrı ayrı veya birlikte askeri harekete müdahale ediyorlardı. Bu karman çorman usul mağlubiyeti engellemeye kafi gelmedi. Başarısız olan paşalar geri çağırıldı. ve yeni paşalar tayin edildi. Karadağ'da bulunan Süleyman Paşa'ya kuvvetleriyle Balkanlara hareket etmesi emredildi. Bu tedbirler yetersizdi ordunun mevcudunun arttırılması için asker tedarikine girişildi. İstanbul içinde askerlik mecburiyeti getirildi. Fakat nüfus sayımı yapılmış olmadığı için kura usulünü yürütmek mümkün olmadı. Bunun için gönüllü asker alımları başladı. Fakat İstanbul halkı harbe alışık değildi. Taşra'dan gelen esnaf da iş ve gücünü terk etmek istemiyordu. Bunun üzerine eli silah tutanların askere alınmasına karar verildi. bu sırada Süleyman paşa kuvvetleri balkanlara ulaşmış ve Rus kuvvetleriyle savaşmaya başlamıştı. General Gurko ordusu mağlup olunca Zağra'nın Osmanlı'nın eline geçmesi üzerine Tırnova ve Gabrovada Osmanlı ordusuna karşı bir harp hattı kurdular Ruslar harbe başlarken kolaylıkla muzaffer olacaklarını ve süratle İstanbul önlerine gelmeyi hayal etmişlerdi. fakat Gurko ordusunun yenilmesi üzerine hayal kırıklığına uğradılar. Rus başkomutanlığı general Gurko'nun başarılarını istismar edememişti. Balkanları tekrar aşmak ve hedefine ulaşmak için Vidin'den Plevne'ye gelip Rus ordusunu tehdit eden Osman paşa kuvvetlerini bertaraf etmek gerekiyordu. Plevne Batı Bulgaristan ve balkan geçitlerine giden yolların kavşak noktasıydı. Osman Paşa burayı türlü tahkimat şekilleri ile Mustahkam mevki haline getirmişti. Komutası altında 40 tabur kadar asker vardı. Ruslar ilk olarak 20 Temmuzda Plevne'ye taarruz başlattılar ve Osman Paşa'dan ilk silleyi yediler. Osman Paşa ordusunun elindeki tüfekler aynalı martin diye anılan Martini Henry tüfekleriydi. Ve menzili 500 metreydi ancak Rusların elindeki tüfeklerin menzilleri ise yalnızca 2 yüz metreydi. Ruslar daha taarruz için yaklaşamadan vuruluyorlardı. Ruslar çok ağır zayiat vererek geri çekildiler. general Krutner taarruzu yenilemeye karar verdi. 30 Temmuzda yeniden taarruz etti fakat yeniden mağlup edildi. Ve kuvvetleri perişan halde geri çekildiler. Osman Paşa karşı taarruza geçerek düşmanı takip etmek istedi. Fakat bunun için gerekli süvari kuvvetinden yoksundu. bundan başka, harbi İstanbul'da siyasi paşalar idare ediyordu. Plevne'den çıkmamasını emrettiler. halbuki bu sırada Gurko da Zağra'da  mağlup edilmiş bulunuyordu. Rus ordusunda yılgınlık ve bıkkınlık yer göstermişti. Eğer Süleyman Paşa balkan geçitlerine karşı savaşı indirip te Osman Paşa da Rusları taarruz hareketiyle takip etseydi belki de Rusları Tuna'dan öte tarafa atmak mümkün olurdu. Fakat böyle olmadı. Osmanlı komutanları birbiriyle irtibat etmeden hareket ediyordu. Rus komutanlığı her ne pahasına olursa olsun Plevne'yi zapdetmeye karar vermiş bulunuyordu. Çar kesin bir taarruz için Rusya'dan takviye kıtaları, aynı zamanda 60 bin kişilik Romanya ordusunda yardımını sağladı. Plevne harbin kör düğümü haline gelmişti. Ruslar üçüncü taarruza hazırlandıkları sırada Osman Paşa da yeni bir savunma hattı için tedbirler aldı. Civardan ve İstanbul'dan aldığı kuvvetlerle ordusunu takviye etti. Önceki muharebelerden edindiği tecrübelerden faydalanarak önemli meviklerde yeni tabyalar ve istihkamlar yaptı. Askerin ihtiyaçları için uzunca bir vakte yetecek kadar yiyecek tedarik etti. Ruslar taarruz için 100 bin asker ve 450 top ile Plevne'ye üçüncü kez gelmişlerdi bu kez Rus Çarı ve Başkomutan Grandük, Nicola ve Romanya Prensi Şarl taarruza nezaret edeceklerdi. Türk ordusu ise 25 bin kişilik kuvvetle 70 toptan ibaretti taarruz hareketleri çarın doğum yıl dönümünde başladı ve büyük bir şiddetle gelişti Ruslar cesaretle  ve maharetle savaştılar. Çar ve Başkomutanları da ordunun başındaydı. Bu suretle bir kaç önemli yer ele geçirildiler. Fakat Osman Paşa'nın ve mahiyetinde onun gibi değerli komutanların ve erlerin kahramanlığı Rusların kesin netice sağlama yolundaki her türlü gayretlerini eritti. Ruslar ve müttefikleri Romanyalılar girdikleri yerden çıkarıldı, kaçmaya zorlandı. Çar büyük ümitlerle girdiği taarruzda kuvvetlerinin bu halini gözyaşlarıyla izledi. Bununla beraber Osman Paşa Rusların tekrar Plevne'yi almak için teşebbüse geçeceklerine kesin olarak inanıyordu. Plevne'den Orhaniye üzerine çekilerek Osmanlı ordusunun diğer birlikleriyle temasa geçmek için İstanbul'dan müsaade istedi. Meclis bunu uygun görmedi. Boğaziçi kıyısından harp idare etmenin mukadder kılacağı felaketi Osman Paşanın devamlı kahramanlıkları da önleyemezdi. Ruslar Plevne'yi taarruzla alamayacaklarını anlayınca kuşatmaya karar verdiler. General Gurko Plevne'yi tecrit ederek kuvvetlerin başına geçirildi. Bu suretle Osman Paşa'ya hiç bir şekilde yardım yapılmasına imkan bulunmayacaktı. Bu planın tatbikinde Ruslar muvaffak oldular. Osman paşa öldürülen er ve subayların yerini dolduramadı. Malzeme, mühimmat sıkıntısı baş gösterdi. Açlık tesirini göstermeye başladı. Sağlık malzemesi yok gibiydi. Ve yokluk düşmandan daha çok yormaya başladı. Rus komutanı Osman Paşa'ya kahramanlığını öven bir mektup göndererek teslim olmasını teklif etti. Paşa reddetti. Türk ordusu bu kapanda sefil bir şekilde ölmekten ise bir yarma hareketiyle bu çemberi aşmaya karar verdi. bu kararın tatbikine misli görülmemiş fedakarlık ve kahramanlıklarla girildi. 42 bin kişilik Türk kuvveti 72 topla; 130 bin Rus ve Romanya askerine ve 450 topa karşı savaştı. 3 muhasara çemberinden ikisini yarmaya muvaffak oldu. Fakat neticede teslim olmaya mecbur kaldı. Plevne kahramanları harbin talihini değiştiremediler, ama Türk ordusunun askerlik şerefini kurtarmış oldular.                                             

Kaynak: Harp Tarihi Youtube Kanalı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAŞ DEVRİ

Taş Devri, insanın ortaya çıkışı ve taştan araçlar yapılmasından başlayarak kalkoliti'ğin sonuna kadar geçen tarih öncesi dönemdir.   Tarih öncesi dönem olarak adlandırılan taş devri, Dünya tarihinin en eski çağıdır. Taş devri dönemlerine ait bulgularda; çakmak taşı, boynuz, insan kemikleri bulunmuştur. Ayrıca bir dönem ileri gidildiğinde taşların yontularak bıçak, testere, balta, ok gibi araçların icat edildiği gözlemlenmiştir. Taş devri 3 ara dönemden oluşmaktadır. 

DEVİRLERİN İSİMLERİ

1.   Taş Devri (Taş Çağı): MÖ 600000-5500 2.   Maden Devri (Maden Çağı): MÖ 5500- 1200 olmak üzere iki döneme ayrılmaktadır. Taş Devri; I.  Kabataş Devri (Eski Taş Çağı / Paleolitik Çağı): MÖ 600000-10000 II.  Yontmataş (Orta Taş Çağı / Mezolotik Çağı): MÖ 10000-8000 III.  Cilalıtaş Devri (Yeni Taş Çağı / Neolitik Çağı): MÖ 8000-5500 Maden Devri ise; I.  Bakır Devri (Bakır Çağı / Kalkolitik Çağı) II.  Tunç Devri (Tunç Çağı) III.  Demir Devri (Demir Çağı) olarak sınıflandırılmaktadır.

ÇAĞLARIN İSİMLERİ

ilk çağ , orta çağ ,yeni çağ ,yakın çağ, karanlık çağ